Uyuşturucu ve yasaklı madde kullanımındaki yaş ortalaması, dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de önemli bir toplumsal, sosyolojik ve sağlık sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu durum, gençlerin madde denemeye daha yatkın olduğu ve sosyal çevre etkilerinin bu yaş grubunda daha belirgin olduğu anlamına gelmektedir.
Son yıllarda ülkece kanayan yaralarımızın en başında kanaatimce alkol, uyuşturucu ve yasaklı madde kullanımındaki artış ve kullananların yaş aralığının düşüklüğü gelmektedir.
Türkiye'de yapılan çeşitli araştırmalara göre, madde kullanımına başlama yaşının genellikle 13-15 yaş arasında olduğunu göstermektedir.
Madde bağımlılığı; vücuda zarar veren maddelerin kullanılmasının zararına rağmen bırakılamaması durumu olarak tanımlanmaktadır.
Madde bağımlılığı; Türkiye'de ciddi bir sağlık ve sosyal problem olarak öne çıkmaktadır. Madde bağımlıları; madde kullanımı kesildiğinde yoksunluk belirtileri yaşayarak krizlere girebilir ayrıca zamanla kullanım sıklığını ve miktarını artırabilirler.
Araştırmalar; gençlerin madde kullanmaya daha yatkın olduğu ve yasaklı madde denemelerinin sıklıkla okul çağında başladığını göstermektedir.
Ülkemizde; okul çevresindeki kılıksız tipli kişiler, uygunsuzve denetimsiz kafe ve restoran türü yerler zehir tacirlerinin cirit attığı yerlerin başında gelmektedir.
Hemen her gün çevremizde yasaklı madde bağımlılığı sonucu intiharlar, aile faciaları ve kaybolan hayatlara şahit oluyoruz.
Türkiye'de yaygın olarak kullanılan ve bağımlılık yapan maddeler arasında sigara, alkol, marihuana, bonzai türü sentetik uyuşturucular ve diğer uyuşturucular geldiği ifade edilmektedir. Özellikle sentetik yasaklı maddelerin kullanımında son yıllarda büyük artışlar gözlenmektedir.
Yasaklı madde bağımlılığı erkeklerde daha yaygın olmakla birlikte, son yıllarda kadınlar arasında da artış göstermiştir.
Yanlış arkadaşlıklar, sosyal çevre, medya, aile yapısı ve ekonomik durum, yasaklı madde kullanımı ve bağımlılığı üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Yasaklı maddelere erişimin kolaylığı ve sosyal baskılar, bağımlılığın gelişiminde etkili faktörlerin başında gelmektedir.
Kullanımı azaltmak için önleme tedbirleri olarak; polisiye tedbirlerin yanında çocuklara, gençlere ve ailelere yönelik yasaklı madde bağımlılığıyla ilgili farkındalık artırıcı eğitimler ve seminerler düzenlenebilir.
Ayrıca bağımlı bireylere destek sağlamak için eğitim programlarına ve rehabilitasyon merkezlerine kolay ulaşımın sağlanabilir.
Veeee bu işin ticaretini yapan zehir tacirlerine verilecek cezaların artırılması da bir nebze caydırıcılık sağlayabilir.
Birkaç ay önce İstanbul’da gittiğim semtte konu ile ilgili yaşanan ve bana anlatılan olay bu işin vahametini göz önüneçok iyi sermekte diye düşünüyorum.
17-18 yaşındaki bir genç maalesef uyuşturucu mereti tanışır ve kısa zaman içinde bağımlı olur. Haliyle çalıştığı iş yerinden ayrılır veya ayrılmak zorunda kalır.
Bir müddet sonra madde temini için para bulamayan genç kıt kanaat geçinen anne ve babasından sürekli zorla para gasp eder ve onlara fiziki şiddet uygulamaya başlar.
Anne artık yaşananlara dayanamaz ve oğlunun evde sakladığı yasaklı maddenin yerini öğrenir. Oğlunun evde uyuduğu bir zamanda cebine koyarak emniyet yetkililerine ihbar eder.
Kısa süre içinde eve gelen emniyet mensuplarını karşısında görev ve direnen çocuğunun hırpalanmasına yüreği dayanamayan aynı ANNE ne olursunuz çocuğumun canını acıtmayın diye ağlayarak feryat eder.
Çocuk önce göz altına alınır ve ardından tutuklanır. Aile ancak bu şekilde biraz huzura (!) kavuşur…
Hocam yaaa bana ne madde bağımlılığından? Maalesef ben ve benim çocuklarım kullanmıyor ki demek gibi bir lükse sahip değiliz.
Unutmayalım ki; “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyerek yaşattığımız yılanların bir sonraki hedefi biz, çocuklarımız veya yakın çevremiz olacaktır.”
Son olarak; Alkol, yasaklı madde bağımlılığı ve uyuşturucu kullanımı, ülkemizde özellikle çocuk yaştaki gençler arasında ciddi bir sorun olarak artarak devam ediyor.
Alkol ve madde bağımlılığı sorunu bana göre yüksek enflasyon, iç ve dış terör, düzensiz göç vb ulusal problemlerden daha vazgeçilmez bir sorun olarak durmaktadır.
Bu sorunun çözümü için zaman geçirmeden Hükümet, ilgili bakanlıklar, yerel yöneticiler, okul idarecileri, din görevlileri, aileler kısacası toplumun tüm kesimlerinin iş birliği içinde mücadele etmesi Milli bir görevdir…