Bir ülkenin kaderi, sadece toprağında yetişen buğdayla, dağlarında akan sularla yazılmaz.
Bir ülkenin kaderi, insan hayatına verdiği değerle belirlenir. Ne yazık ki bizim ülkemizde, insan hayatı çoğu zaman, ihmallerin gölgesinde kayboluyor.

Samsun’un Canik ilçesinde yaşanan trajedi, bu acı gerçeğin bir kez daha altını çizdi. Bir alışveriş merkezinin hemen yanında bulunan akaryakıt istasyonunun oto yıkama bölümünde, o sırada arabasını yıkamakta olan dört kişilik bir ailenin üzerine aniden meydana gelen toprak kayması sonucu kaya parçaları düştü.
Baba ve iki küçük çocuk yaşamını yitirdi; anne ise yaralı. Hayat, bir anlık bir ihmalle yerle bir oldu. Bir aile bir anda kabusu yaşadı. Bu kaza değildi. Bu kader değildi. Bu apaçık bir ihmal ve cinayetti.

Toprak kaymalarının önceden tahmin edilebildiği, riskli bölgelerde özel önlemler alınması gerektiği, mühendislik biliminin asırlardır söylediği bir gerçektir.
Ama bizde ne olur? İstinat duvarı yapılmaz, yapıldıysa doğru yapılmaz. Denetim yapılmaz, yapıldıysa göz yumulur. Sonra da “kader” denir, geçilir.

Bu sadece bir örnek. Trafikte kurallara uyulmaması yüzünden her gün onlarca insanı kaybediyoruz. Emniyet kemerini takmamak, aşırı hız yapmak, dikkatsizlik. Oysa bu ölümler önlenebilirdi.

İnşaatlarda iş güvenliği önlemleri alınmadığı için her yıl yüzlerce işçimiz ölüyor. Kask yok, güvenlik halatı yok, şantiye düzeni yok. Denetim ise ya göstermelik ya da hiç yok. “Bir şey olmaz” deniyor, ama oluyor. Hem de en acı şekilde.

Geçen günlerde Bolu Kartalkaya’daki otel yangınını unuttuk mu? Yine ihmaller, denetimsizlikler, adam kayırmacılık ve rant uğruna 78 canımızı kaybetmiştik.

Maden ocaklarında da aynı senaryo ver. Malzemeden çalınmış tahkimatlar, eksik havalandırmalar, göz göre göre gelen göçükler. Soma’da, Ermenek’te, Bartın’da biz bu acıyı defalarca yaşadık.

Malzemeden çalınarak yapılan binalar da cabası. Birkaç kuruş fazla kazanmak için yapılan eksik demirli, dayanıksız binalar, en küçük depremde mezar oluyor. Sonra hep aynı cümleler: “Acımız büyük”, “Gereken yapılacak”. Ama ne hesap soran var, ne de gerçek bir değişim.

Gelişmiş ülkelerde insan hayatı kutsaldır. Bir asansör düştüyse, bir köprü çöktüyse, bir inşaatta işçi öldüyse, ertesi gün yer yerinden oynar. Sorumlular istifa eder, yargılanır, cezalandırılır. Hiç kimse “kader” arkasına saklanamaz.
Çünkü orada devlet, vatandaşının yaşam hakkını her şeyin üstünde tutar.

Biz ise her olaydan sonra üç gün üzülüyor, sonra unutuyoruz. Birileri acıyı yaşıyor, birileri de hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam ediyor. Ta ki bir sonraki felakete kadar.

Oysa bizler bu ihmalleri hak etmiyoruz. Bizler, çocuklarımızın geleceğini korkuyla değil, güvenle kurabileceği bir ülke istiyoruz. İnsan hayatının bir kağıt parçası kadar bile değersiz görülmediği bir düzen istiyoruz. Hakkımız olanı istiyoruz.

Unutmayalım; bir ülkenin gerçek gücü sadece tankıyla topuyla değil, insanına verdiği değerle ölçülür. Ve biz, değer verilmeyi çoktan hak ettik.

DR. ÖZGÜR AYDIN

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.