Eğitim-Sen Siirt Şubesi Başkanı Selahattin Talu, beraberinde şube sekreteri Erkan Güneş, sendika yöneticisi Vedat Tatlı ile medya Siirt’i ziyaret etti.
Medya Siirt Genel Yayın Yönetmenleri Turhan Koyuncu ve Ömer Özer’le bir araya gelen Eğitim-Sen Siirt Şube Başkanı Selahattin Talu ve yönetim kurulu üyeleri Siirt Üniversitesi tarafından mahkemeye verilen Turhan Koyuncu’ya yarın Adliyede yapılacak olan duruşmada destek vererek, yanında olduklarını ve başarılar dilediler.
Öğretmen açığını dile getiren Eğitim-Sen Siirt Şubesi Başkanı Selahattin Talu, ilk defa atama yapılmadan eğitime başlandığını söyledi.
Eğitimde yaşanan sorunları içeren bir dosyayı Medya Siirt Genel Yayın koordinatörlerine veren Talu, özetle şu konulara temas etti:
"2024-2025 Türkiye ve ilimizde eğitim sisteminin karşı karşıya kaldığı derin sorunların gölgesinde başladı. İlk okullara atama yapılmadan başlanması, ekonomik kriz ağırlaşarak sürmesi nedeniyle eğitim masraflarının artması, ÇEDES ve benzeri projeler üzerinden eğitimin diğer kurum ve kuruluşlara vakıf, dernek ve cemaatlere açılması çabaları, bilime aykırı müfredat değişikliği, taşımalı eğitime son verilmesi gibi konular bu eğitim yılının temel tartışma başlıkları arasında yer almaktadır."
Eğitim Sen Siirt Şubesi olarak kendi ilimize ilişkin tespit ettiğimiz sorunlar aşağıda belirtilmiştir:
- İlk defa öğretmen ataması yapılmadan okulların eğitim-öğretime başlamasına tanıklık ettik. Siirt merkez ve bağlı ilçelerinde görevlendirilen idarecilerle birlikte 2000’e yakın öğretmen açığı var. Siirt merkez ve bağlı ilçelerinde yüzlerce ücretli öğretmen ucuz iş gücü olarak çalıştırılmaktadır. Kendi alanlarında KPSS’den yüksek puan aldıkları halde Siirt Valiliği keyfi olarak 60’a yakın ücretli öğretmene ise görev vermemiştir. Siirt’te ücretli öğretmen görevlendirmesi ranta dönüşmüş durumdadır.
Siirt Merkez ve Bağlı İlçelinde Norm Kadroya Göre Öğretmen İhtiyacı:
Merkez : 309
Baykan : 177
Eruh : 154
Kurtalan : 313
Pervari : 323
Şirvan : 184
Tillo : 32
- Okullarımızın tamamında kadrolu yardımcı hizmetli ihtiyacı bulunmaktadır. Yardımcı hizmetli ihtiyacı İŞKUR bünyesinde Toplum Yararına Program (TYP) kapsamında geçici personel alımıyla giderilmekteydi. Toplum Yararına Program (TYP) kapsamında 9 ay süreyle çalıştırılıp asgari ücret oranında maaş alan personel yerine bu yıl İş Gücü Uyum Programı (İUP) üzerinden personel alımı yapılmaya çalışıldı. İş Gücü Uyum Programı kapsamında günlük 566 TL’ye okullarda haftada üç gün çalışacak personel alınacaktır. 566 TL cep harçlığı ile haftada üç gün çalışacak olanlara yol ve yemek parası verilmeyecektir. Sadece Genel Sağlık Sigortası primi yapılacak, sigorta emekliliğe yansımayacaktır. Söz konusu program emekçiler için ucuz iş gücü, daha fazla yoksulluk, geçim derdi, stres, huzursuzluk, adaletsizlik demektir. Haftada beş gün, kimi okullarda ise Destekleme ve Yetiştirme Kursları nedeniyle yedi gün eğitim-öğretim devam ederken haftada üç gün çalışacak personel ile okulların temizliğinin nasıl yapılacağı hususu bir belirsizlik olarak durmaktadır. Pek çok okulda okulların temizliği veli, (okul temizliği için velilerin dönüşümlü olarak okula gelmesi) öğretmen, okul idaresi ya da geçici personel alımı yapılarak çözülmeye çalışılmakta; bu da çözümden öte iş yükü ya da farklı sorunların oluşmasına neden olmaktadır. Geçici personel alımıyla okulların temizlik sorununda aksamalar olmaktadır. Şehit gazi yakını olarak işe alınan yardımcı hizmetliler çıkarılan bir genelgeyle masa başı personel olarak çalıştırılmaktadır. Asli görevleri olan temizlik vb. işleri yapmamaktadırlar. Gerçek ve kalıcı çözüm, kadrolu hizmetli alımıyla sağlanacağı için her okula yeteri kadar kadrolu hizmetli ataması yapılmalı ve şehit gazi yakını olarak işe alınan yardımcı hizmetliler asli görevlerini yapmalıdır.
- Okullarda güvenlik personellerinin bulunmayışı da risk faktörü oluşturmaktadır.
- Okullarımızın temel gereksinimlerinin karşılanabilmesi için okullarımıza kaynak aktarılmalıdır. Özellikle ekonomik krizle birlikte hızlı artan yoksullaşma, öncelikle en hassas durumdaki çocukları etkilemiştir. Çok sayıda öğrenci okula kahvaltı yapmadan gitmekte, yine birçok öğrencinin okulda yemek yemeden günü tamamladığı ve eve döndüğü görülmektedir. Yine az sayıdaki okul dışında öğrenciler içilebilir, sağlıklı ve temiz suya da ücretsiz ulaşamamaktadır. Okullarda tuvalet dışında temiz ve içilebilir nitelikte suya erişim için çeşmelerin oluşturulması gerekmektedir. Tüm öğrencilere ücretsiz ve sağlıklı bir öğün yemeğin verilmesinin yanı sıra öğrencilerin içilebilecek nitelikte, temiz ve sağlıklı suya ücretsiz ulaşmasını sağlayacak çalışmaların başlatılması gerekmektedir. “Ücretsiz Bir Öğün Sağlıklı Yemek ve İçme Suyu”nun yoksul semtlerde öncelikli olarak uygulanması bir zorunluluğa dönüşmüştür.
- Eğitim-öğretimin başlamasına rağmen okullarda fiziki altyapı ve donanım eksiklikleri giderilememiştir.
- Yıllar önce bütün okullar tam gün eğitime geçilecek denmesine rağmen hâlâ birçok okulda ikili eğitim devam etmektedir. Bu durum özellikle yaz saati uygulaması devam ettiğinden hava aydınlanmadan eğitimin başlamasına ve yine akşam saatlerinde hava karardıktan sonra eğitimin devam etmesine neden olmaktadır.
- Bazı ikili eğitim yapan okullarda çözüm olarak ders saatlerinin azaltılması (30-35 dakikaya indirilmesi) gibi uygulamalar, bu okullarda eğitim alan öğrenciler açısından tam gün eğitim veren ve öğrenci sayısı az olan kurumlarda ders gören öğrencilere göre eşitsiz koşullar doğurmaktadır.
- Taşımalı eğitim yapan okullarda servislerin kaldırılması öğrencilerin eğitime ulaşmasında önemli sorunlar yaratmaktadır. Taşımalı eğitim sistemi, başlı başına sorunlar yumağıdır. Nöbetçi öğretmenin servisleri kontrol etmesi ve denetim altında bulundurmaya çalışması öğretmenler için ayrı ir iş yükü oluşturmaktadır.
- Birinci sınıf kayıtlarında dengesiz dağılımlar yapılmakta ikili okullarda özellikle kardeşlerin farklı devrelere denk gelmesi gibi durumlar yaşanmaktadır.
- Yaylaya giden ailelerin çocukları ile tarım işçiliği yapılan ailelerin çocukları ancak Ekim ayının sonunda okula gelebilmektedirler. Haliyle okula geç geçen bu öğrenciler okulların açıldığı ilk günden itibaren sınıfta verilen derslerin konularını öğrenmeden okula devam etmektedirler. Bu durum, neredeyse okuma-yazmayı tam anlamıyla öğrenemeyen öğrencilerin sınıf atlayıp mezun olmalarına sebep olmaktadır.
- Sık sık değişen programlar, yönetmelikler öğretmen açısından çeşitli problemlere sebep olmaktadır. Programların oluşturma aşamasında fikri alınmayan öğretmenlerden uygulama aşamasında programı eksiksiz uygulamasını beklemek öğretmenler açısından bir değersizlik atfı olarak düşünülmektedir. Özellikle son programa ilişkin seminer döneminde verilen eğitimler slaytlara indirgenmiş, neredeyse tamamen didaktik, uzun cümlelerle oluşturulmuş bir eğitim niteliği taşımaktadır. Bütün süreci öğretmenin tek başına yürütmesini beklemek bu yanıyla problemli bir durum olarak görülmektedir.
- Sık sık değiştirilen müfredat problemi. Her yeni gelen Bakan kendisiyle beraber yeni bir müfredat da getirmektedir. Oysa şimdiye kadar her yeni müfredat eskisinin ruhuna Fatihalar okumuştur. En son yapılan değişikliklerle yeni bir müfredat programı açıklandı. Oysa bu müfredatın sahada uygulanabilirliği yoktur. Örneklendirmek gerekirse; etkinlikleri öne çıkaran uygulamalar karekodlar taranarak yapılır denilmektedir. Ancak bazı bölgelerde ne internet ne de uygulamayı açacak bir akıllı tahta bulunmamaktır.
- Yine yeni müfredat incelendiğinde Nitelikli Lise diye adlandırılan ve puanla yerleşilen liseler, Anadolu Liseleri ve Meslek Liseleri aynı müfredata tabi tutulmaktadır. Bu da öğrencilerin seviyelerinin farklılıklarına uygun düşmemektedir. Yine yeni sistemle ortak sınavlar yapılmaktadır. Bu sınavlarda da Fen Lisesi ile Meslek Lisesi öğrencileri aynı sorularla karşılaşmaktadır. Bu durum bazı öğrenciler için avantaj bazıları için ise dezavantajlı bir durum ortaya koymaktadır. Bu da eğitimde eşitlik ilkesine uygun düşmemektedir.
- Bir diğer sorun da şudur: Yeni müfredat klasik sorulara yönlendirmektedir ve öğretmenin yazılılarda çoktan seçmeli soru sorması yasaklanmıştır. Ancak MEB’in ortak sınavları ve YKS diye adlandırılan sınav çoktan seçmeli bir şekilde yapılmaktadır. Bu da ikircikli durumu ortaya koymaktadır.
- Öğretmene yönelik şiddet olaylarının arttığı görülmektedir. Bu durumun artışında en önemli sebebi öğretmenlerin toplum nezdinde itibarsızlaştırma çabalarıdır. Özellikle, öğretmen düşmanlığı oluşturma yönünde söylemler, her bir şiddet olayında suçu öğretmende arama çabaları, CİMER şikayetleri bu durumu tetikleyen tutumlar olarak değerlendirilmektedir.
- Aynı okulda kadrolu öğretmen, sözleşmeli öğretmen, uzman, başöğretmen, ücretli öğretmen gibi sınıflandırmalardan kaynaklı farklı ücretlendirmelerin oluşması “Eşit İşe Eşit Ücret” anlayışını zedelemekte ve çalışma barışını bozmaktadır.
- Okullarımızda idareci-öğretmen arasında genelde ortak akıl kullanılmamaktadır. İdarecilerin okulları tek başına yönetme tavrı, öğrenci başarısını ve öğretmenin çalışma hevesini olumsuz etkilemektedir.
- Bazı okullarda öğretmenlerden haftada iki gün nöbet tutması istenmektedir. “Nöbetçi Öğretmen Görev Talimatı”na ilişkin maddeler dikkate alındığında bu kadar sorumluluğun yüklendiği bir görevin haftada iki gün ve herhangi bir istek ya da ücret gözetilmeden öğretmene verilmesi öğretmen açısından iş motivasyonunu olumsuz etkileyen, öğretmeni yoran, iş yükünü artıran bir durum olarak görülmektedir.
- Okul öncesi sınıflarda ders saatlerinin 50 dakika olması aynı zamanda öğretmen açısından ders arasının da bulunmaması öğretmenin yoğun stres altında çalışmasına sebebiyet vermektedir. Ayrıca, okul öncesi sınıflarda destek personelinin olmadığı da görülmektedir. Bu durum, öğretmenin aynı anda iki yerde bulunması durumunu beraberinde getirdiğinden öğretmenden imkânsız olanı istenmektedir, çeşitli problemlere yol açmaktadır. Bu yaş grubu düşünüldüğünde ders esnasında öğrencinin tuvalet ihtiyacı oluştuğunda öğretmenin öğrenciye eşlik etmesi zorunluluğu doğmaktadır; ama aynı zamanda da sınıfta bulunması zorunluluğu da doğurduğundan hem öğretmeni hem de öğrenciyi risklere açık hâle getirmektedir.
- Öğretmenlik Meslek Kanununu (ÖMK) ve kanun taslağında belirtilen Uzman ve Başöğretmen vs. değildir. Yeteri kadar öğretmenler ayrıştırıldı.
Halen;
-Ücretli Öğretmen,
-Saatli Ücretli Öğretmen,
-Sözleşmeli Öğretmen,
-Kadrolu Öğretmen ve bunlara ilave olarak ÖMK ile;
-Uzman Öğretmen,
-Başöğretmen getirilmek istenmektedir.
Öğretmenlerin, ayrıştırmaya değil, eşitliğe, dengeli ücrete ve insani yaşam koşullarını karşılayacak yaklaşıma ihtiyaç vardır.
Öğretmen; toplumun eğitim hedefleri doğrultusunda bireylere eğitim ve öğretim sunmakla görevli kişiye verilen mesleki unvandır. Öğrencilerin öğrenme potansiyelini ortaya çıkarmak, öğrencileri eğitmek, yeteneklerini geliştirmek ve onları gelecekteki hayatlarına hazırlamak için yol göstericidir.