Siirt Üniversitesi kampüs alanı içerisinde hizmete sokulduktan bir süre sonra Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yapılan inceleme sonucunda apar topar çökme ve göçme tehlikesi nedeniyle boşaltılmasına karar verilen Esmehan Sultan KYK Kız yurdu sonrası, öğrencilerin barınma ihtiyacını karşılamak amacıyla yeni yurt yapım süreci başladı.
Esmehan Sultan Yurdu’nun geoteknik açıdan hatalı yer seçimi dolayısıyla kısa bir süre sonra yıkılması gerekliliği kararını tartışmadan, yeni yurdun yer seçiminin şehir planlaması yönünden doğru olup olmadığı tartışmasının içine girdik.
Trafik yoğunluğunun fazla olduğu bağlantı kavşağında yer alan, Devlet Hastanesi nedeniyle ticari ve konut alanın fazla olduğu bir yere 2000 öğrenciyi daha barındıracak bir yurt yapmanın mantığını anlamaya çalışıyoruz, “arazimizin olduğu yerde yurt ihtiyacımızı karşılıyoruz” şeklinde sade bir cümle kuran bir anlayışla.
Taşınmaz maliki olmak yurdu orada yapma mecburiyeti anlamına gelmemeli. Çevresine yapılaşma ve sosyal hayata dinamizm getirme kabiliyeti olan yurdun bu yönde zirve görmüş bir yere hapsedilmesi sorun üretici ve sorun yaşayacağı riskleri göz ardı edilmemeli. Kamu veya özel mülkiyete haiz taşınmazlarla avantajlı trampa imkanları bulunan, kamulaştırma gibi hukuki avantajı olan idarenin “yurt için yer” mecburiyeti mazur görülebilecek bir mazeret değildir.
Kamu Kurumları şehir veya imar planlamalarında şehri rahatlatıcı, insanların yaşam kalitelerini geliştirici çözümler üretmeli. Mimari yapılarıyla vizyon ortaya koymalı. Model olmalı.
Tıpkı İl Emniyet Müdürlüğü, Valilik Hizmet binaları gibi. Ancak diğer taraftan daha dezavantajlı konumlarda bulunan yerlerde tersi uygulamalarla karşılaşmanın mantıklı bir izahı olamaz.
Hali hazırda Devlet Hastanesi, Çevrede bulunan okullar, mahalleler arası bağlantı kavşağı olması, çevre yoluna bağlantı caddesi özelliği, yoğunluklu yerleşim alanları sebebiyle minibüs ve otobüs duraklarının olması, Camii ve hatta çöp toplama alanın kavşakta olması kargaşaya neden olurken bunun üstüne sorunları daha da içinden çıkılmaz hale getirecek on on bir katlı, dört veya beş bloklu, 2000 kişilik öğrenci yurdu projesi tartışılmayı hak ediyor.
Yazık!
Hayatımızı kolaylaştırmak yerine zorlaştıran çözümler!
Hilmi Yavuz’un Beyaz Kent Siirt’ini griye boyayan anlayış,
Şehir Planlamasında, mimaride geriye gidiştir.
Siirt’in entelektüel siyasetçi ve bürokrat yoksunluğunun haykırışıdır.
Basının etkisizleştiğinin nişanesidir.
Normal bir şehir ve zamanda yaşıyor olsaydık
ideal şehir mimarisi perspektifinden 2000 Kişilik KYK yurdu inşaatına eleştiri makaleleri yazılırdı.
Turgut Cansever’i, Sadettin Ökten’i tanıyan yerel siyasetçi veya projenin parçası bürokratlar yer seçimine ve mimari projeye baştan engel olurdu.
Cansever, ufki (yatay) kat mülkiyeti için savaşır, çok katlı yapılaşmaya karşı çıkardı. Ve Sadettin Ökten’e yöneltilen ideal şehir nasıl olmalıdır sorusuna verdiği şu cevapla düşüncelerini savunurdu :
“ - Ovalara yerleşmeyeceğiz. Ovalar tarım içindir. Dağlara, yamaçlara yerleşeceğiz.
Hafif bina yapacağız. Az katlı bina yapacağız. Betonarme bina yapmayacağız.
Yatay mimariyi tercih edeceğiz. Yayılacağız. Tabiatla ilişkimizi koparmayacağız. Semayı göreceğiz. Dağları, ufku, tuluğu, gurubu göreceğiz. “
Depremler başta olmak üzere doğal afetlerden edindiğimiz acı tecrübeler sonrası ben de bunu kaçınılmaz görüyorum derdi. Yine yer seçimlerinde Üstat Ökten’in jeoloji, jeofizikten ziyade geotekniğe dikkatini hatırlatırdı. (Geoteknik, bilimsel metotlar ve mühendislik prensipleri kullanılarak zemin tabakasının ve malzemelerin özelliklerinin elde edilmesi, tahmin edilmesi ve bu bilgilerin mühendislik problemlerinde kullanılması uygulamasıdır.
Zeminin ve çeşitli zemin malzemelerinin davranışlarını tahmin etmeye çalışarak, zemini insanlar için yaşanabilir hale getirme bilimidir. İnşaat mühendisliği disiplini içinde yer alır. Geoteknik zemin mekaniği, kaya mekaniği ile jeoloji, jeofizik, hidrolojinin mühendislik yaklaşımlarını kapsar.)
Maalesef çevre bilincimiz gelişmemiş.
"- İhtiyacın var mı?
- Var
- Paran var mı?
- Var.
- Arsan var mı?
- Var.
- Ne duruyorsun?
- Ne yapayım?
- İnşaat yapsana, inşaat yapsana" moduna dönmüş vaziyetteyiz!
Çevremizi güzelleştirme gibi bir sorumluluktan fazlasıyla uzağız. Yaşadığımız zamana ve mekana karşı duyarsız, gelecek nesillere karşı da sorumsuzuz.
Vizyonsuz siyasetçilerimiz ve bürokratlarımız yüzünden yaşadığımız şehirlerde gereksiz bir yorgunluğun, stresin altında geriliyoruz, eziliyoruz.
Not :
“Diyaeddin Bey bu yazıyı yazmak için geç kalmadınız mı?” deyişinizi duyar gibiyim. Haklısınız! Lakin karar vericilerin kimseye sordukları yok! Bizlerin de olan bitenlerden haberimiz yok. Karar verişlerini, ihaleye çıkışlarını, ihalenin sonuçlanışını, yer tesliminin yapılışını yapıların yükselişi ile öğreniyoruz.
Hatalar zinciri peşpese gidiyor.70 yıl önce yapílan İnönü ve 14 Eylül ilkokulunu aynı yere yapmak hangi mantığa sığar.Ki bu iki okulunda oraya yakın yerlere yapılma imkanı varken ..