Eğitim-öğretim, varlığın her anı, her alanıyla doğrudan ilişkili olması niteliğiyle, sürekli yenilenen, yenileyen, dinamik ve sürekli bir faaliyettir. Eğitim bilgilenmektir, beceri edinmektir. Ama formel olarak da disiplinli bir program içinde teorik ve pratik kavrayışların toplamını edinme çabasıdır.
Tüm eğitim-öğretim faaliyetlerinin kültür köklerine bağlı kalarak planlanması, bilgi çağının icaplarını ihmal etmeden geleceğe yönelme çabası bizi toplum olarak daha donanımlı, yetenekli ve güçlü kılacaktır. Bu da ancak zamanın değişen dinamiklerini, ilgi ve bilgi çeşitlerini, alanlarını, tarz ve yöntemlerini dikkatle izlemekle mümkündür. Var kalabilmek için bile hayatın ve insanın sürekli yenilenmesi mecburiyeti, statik değil dinamik, değişime ve değişkenlere hazırlıklı, esnek, canlı bir eğitim modelini kaçınılmaz kılmaktadır. Eğitimin asıl amacı, değişimi ve değişimle birlikte gelişen olgu ve kavramları zamanında anlamlandırmak, buna uygun davranışları sergileyebilmektir.
Okulu, öğretmen kadroları, öğrencisi, müfredatıyla bütün unsurlarının nitelikli olduğu bir eğitim sistemiyle ancak başarıya ulaşılır. Eğitim-Bir-Sen, kurulduğundan bugüne kadar bu hassasiyetleri gözeten arayışlar içinde olmuştur. Eğitimin tüm sorun ve sıkıntılarını bire bir yaşayan bir camia olarak meseleleri tartıştık, çözüm yolları ürettik, çözüm arayışlarına katkı verdik. Başta eğitimin toplumu değiştirme ve dönüştürmede güçlü, köklü etkisi olmak üzere, meselenin hayati öneminin bilincinde olarak, önerilerimizi, yönetim kademeleri ve kamuoyuyla paylaştık, paylaşmaya da devam edeceğiz.
2015 yılı Ağustos ayı, 3. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerine sahne olmuş; toplu sözleşmenin ilk gününde eğitim çalışanları iki müjde almıştır. Eşi özel sektörde çalışanlar için konulan 3 yıl sigortalılık şartı; teklifimiz ve ısrarımız üzerine Milli eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı’nın da çerçeve yönetmelik değişmeden inisiyatif kullanmasıyla ilk gün masada çözülmüştür. Birçok eğitim çalışanını huzursuz veya mağdur eden bu konunun çözüme kavuşmasında eğitimcilerden yana tavır koyan, yönetmeliğin düzenlenmesini beklemeden atama kılavuzunda konuyu çözüme taşıyan Sayın Bakan Nabi Avcı’ya bu konuda gösterdiği hassasiyet için eğitim çalışanları adına teşekkür ediyoruz. Bu yıl atanan yeni öğretmenlerimizi de kapsayarak yaklaşık 400 bin kamu çalışanına bir derece verilmesi de birilerinin provokasyon arayışlarının içinde olduğu ilk gün, Eğitim-Bir-Sen’in masada provokasyona müsaade etmeyen stratejik mücadelesi ve kararlı duruşu neticesinde provokasyoncuların değil çalışanların kazandığı gün olmuştur. Toplu sözleşme süreci baştan sona, hayır denilerek hep birlikte ayağa kalkılması gereken yerde “hayır”, kazanım elde edilen yerde “evet” denilerek, makul teklif, kararlı mücadele yöntemiyle herkesin kazandığı bir sürece dönüştürülmüştür. Neticesinde nöbet görevi için ücret ödenmesi, sınav görevlerinde ücret adaletsizliklerinin giderilmesi, hafta sonu kurslarında görevli memur ve hizmetlilere fazla mesai ücreti ödenmesi, YURTKUR ve üniversite yurtlarında çalışanlara fazla çalışma ücretinin yüzde 100 artırımlı ödenmesi, KYK sözleşmeli personeline de artırımlı fazla çalışma ücreti ödenmesi, Cuma namazı saatinde öğle tatili konusunda düzenleme yapılması kararı gibi eğitim çalışanları açısından önemli kazanımlar elde edilerek kronikleşen bazı sorunlar çözüme kavuşturulmuştur. Bu sorunların tartışıldığı komisyon toplantılarında Kamu İşveren Heyeti Karşısında çözüm odaklı yaklaşımları dolayısıyla, Milli eğitim Bakanlığı bürokratlarına, KYK ve YÖK temsilcilerine eğitim çalışanları adına teşekkür ederiz.
Toplu sözleşme kazanımlarıyla birçok problemin kökten çözüldüğü yapıcı iklimin devamında eğitimin kalitesini artırmak, eğitim çalışanlarının daha verimli çalışmalarını sağlamak adına paydaşlarla müzakere edilerek yeni adımlar atılmalıdır. Daha önce Kurum İdari Kurul’unda (KİK) imza altına alınan kararlar bir an önce uygulamaya konulmalıdır.
Öğretmenlerin kariyer basamaklarına ilişkin yaşadıkları belirsizliğin ortadan kaldırılması, ek ders esaslarındaki adaletsizliklerin son bulacağı bir düzenlemenin yapılması, öğretmen açığının derhal kapatılması, eğitim çalışanlarının atama ve yer değiştirme süreçlerinde yaşadıkları problemlerin giderilmesi, yönetici görevlendirme süreçlerinde mahkeme kararlarının doğurduğu sorunların nihayete erdirilmesi, yükseköğrenim öğrencilerinin barınma ihtiyaçlarının karşılanması açısından 2015-2016 eğitim öğretim yılı içerisinde gerekli adımların atılması için Milli Eğitim Bakanlığı’na bazı önemli başlıklar altında çağrıda bulunuyoruz.
1739 sayılı Temel Eğitim Kanunu’nda yer alan, “Okullarda kız ve erkek karma eğitim yapılması esastır’ ibaresi değiştirilmeli, karma eğitim dayatması yerine, demokratik, veliye ve öğrenciye seçme hakkı tanıyan bir düzenleme yapılmalıdır.
Öğretmen açığı tamamen kapatılmalıdır
37 bin öğretmen ataması henüz gerçekleştirilmiş olmasına rağmen öğretmen ihtiyacı dikkate alındığında bunun yeterli olmayacağı açıktır. Eğitim sistemindeki reformları kalıcı kılacak olan, okullarda boş ders kalmaması ve sınıflarda sadece kadrolu öğretmenlerin olmasıdır. İmkânlar zorlanarak, öğretmen açığı tamamen kapatılmalıdır.
Şûra kararları bir an evvel uygulanmalıdır
19. Milli Eğitim Şûrası’nda;
-Alkollü içki ve kokteyl hazırlama dersinin kaldırılması,
-İlkokul 1, 2. ve 3. sınıflara da din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin konulması,
-Ortaokulda hafızlık eğitimi alacak öğrenciler için ara verme süresinin 1 yıldan 2 yıla çıkarılması ve ara verilen sürelerde öğrencilere dışarıdan sınav hakkı verilmesi,
-Değerler eğitimine öğretim programlarında etkin bir şekilde sarmallık anlayışla yer verilmesi,
-Ortaokullarda 5, 6 ve 7. sınıflarda birer saat rehberlik dersinin konulması gibi önemli kararlar alınmıştır. Bu kararlar başta olmak üzere Şûrada alınan tüm kararlar bir an evvel uygulanmalıdır.
4+4+4 eğitim sistemiyle istenen sonuçların elde edilebilmesi, insanımızın sahip olduğu ahlaki ve toplumsal değerlerin, müfredatın yeniden belirlenmesi noktasında öncelikle göz önüne alınması elzemdir. İnsan davranışlarını belirleme ve insan karakterini şekillendirme noktasında oynadığı çok önemli rol nedeniyle toplumun sahip olduğu değerlerin yeni nesle aktarılması, belirli bir düzen, iç tutarlılık ve bir sistem dâhilinde verilmesi gerekmektedir.
Öğrencilerimizin, öz güvene sahip, dürüst ve güvenilir, sorgulayıcı ve eleştirel düşünce yetenekleri gelişmiş, inisiyatif alabilen, rekabetçi, girişken ve iş birliğine açık, içinde yaşadığı toplumun sorunlarına duyarlı, toplumsal değerlerinin farkına varan ve buna sahip çıkan, doğal varlıklara ve çevreye karşı duyarlı, toplumsal ve kültürel çeşitliliğe saygılı, en az iki dil yeterliliğine sahip insanlar olarak yetiştirilmesi yeni müfredatın temel felsefesi olmalıdır.
Toplu sözleşme kazanımları içerisinde inanç ve vicdan hürriyeti kapsamında kamu çalışanlarına ibadetlerini daha rahat yapabilmeleri için imkân sağlayacak bu düzenleme Milli Eğitim Bakanlığı’nın konunun önemine binaen göstereceği hassasiyetle ocak ayı beklenmeden çözülmelidir. Sayın Bakan Nabi Avcı’nın 3 yıl sigortalılık şartında gösterdiği özveriyi bu konuda da göstererek eğitim çalışanlarının okulların açılmasıyla birlikte rahatça Cuma namazını kılabilmelerini sağlayacak bir adım atmasını bekliyoruz.
2004 yılında kariyer basamaklarında yapılan yasal düzenleme, hedeflenen sonucu vermemiştir. Özellikle anayasa Mahkemesi’nin verdiği iptal kararının gereğinin yapılmaması, kariyer basamakları uygulamasındaki belirsizliği devam ettirmektedir. Tezli yüksek lisans yapanların açtıkları on binlerce dava yerel mahkemelerde öğretmenlerin lehine sonuçlanmış, daha sonra ise Danıştay kararıyla öğretmenlerin aleyhine olacak şekilde reddedilmiştir. Yüz binlerce öğretmen mağdur durumdadır. Bu sorun, daha fazla zaman kaybedilmeden çözülmeli, çözümsüzlük çözüm olmamalıdır.
2006 yılında köklü bir değişikliğe uğrayan ek ders esasları, dokuz yıla yakın bir süredir uygulanmakta ve değiştiği günden beri bazı adaletsizlikler devam etmektedir. Sendika olarak hazırlayıp bakanlığa sunduğumuz taslak dikkate alınmalı, gerekli mevzuat değişiklikleri bir an önce yapılmalıdır. Öğretmenlerin branşlarına göre ek ders ücretlerindeki adaletsizlik, okul türlerine göre yöneticilere verilen ve izahı mümkün olmayan ek ders ücreti farklılıkları çözüme kavuşturulmalıdır.
Yönetici görevlendirme yönetmeliğine açılan dava sonrası Danıştay’ın vermiş olduğu yürütmenin durdurulması kararı ile bazı mahkemelerin yönetici adayı değerlendirme ve görevlendirme süreçlerinde vermiş oldukları kararlar neticesi, yönetici görevlendirme uygulaması somut sonuçları görülüp nesnel ve objektif bir değerlendirme yapılamadan akamete uğratılmıştır. Bu kapsamda mahkeme kararları da dikkate alınmak suretiyle yönetici görevlendirme yönetmeliği yeniden ele alınmalıdır. Bu doğrultuda, genel yetkili sendika Eğitim-Bir-Sen’in de görüşünün alınması, hem yönetmeliğin eğitimciler arasında benimsenmesini, sahiplenilmesini sağlayacak hem de hukuken sağlam bir metin ortaya çıkarılmış olacaktır.
Okullara bütçe verilmemesi nedeniyle yaşanan problemlere köklü çözüm getirilmelidir. Okul yöneticilerinin eğitim liderliği yapmalarının önündeki en büyük engel olan okulların bütçe sorunu; öğretmeni, yöneticiyi ve veliyi karşı karşıya getirmekte, bundan en fazla zararı yine okul yönetimleri görmektedir. Merkezi bütçeden, öğrenci başına ödenek uygulamasına geçilmeli, okullarda tahsildarlık dönemi sona erdirilerek okullara bütçe verilmelidir.
Eğitim-Bir-Sen olarak, eğitim çalışanlarının emeğinin hamisi, insanımızın manevi değerlerinin hizmetçisi, dünya mazlumlarının yardımcısı hüviyetimizle; çözüm odaklı yaklaşımımız, mücadeleci, kültürel-akademik sendikacılığımızla yeni eğitim-öğretim yılında da eğitim adına, ülkemiz adına yeni şeyler söylemeye devam edeceğiz. Yeni eğitim-öğretim yılı eğitim çalışanlarına, öğrencilerimize ve milletimize hayırlı olsun.