Günümüz dünyasında iş yapmanın zorluğunu sanıyorum ki bilmeyenimiz yoktur. İş yapmak, yaptırmak, yapılan işi beğendirmek, pazarlamak ne kadar zorsa eleştirmek (tenkit) etmekbir o kadar kolaydır.
Eleştiri kelime anlamı ile herhangi bir kişinin, bir olayın, bir durumun, bir konunun doğru ve yanlışlarını dile getirme eylemi olarak tanımlanabilir.
Eleştiri odağımızdaki her ne ise onun doğru ve yanlış yönlerinitanıtmak amaçlayabileceği gibi, bunun doğru tanıtılmasını sağlamayı ve bir değerlendirmeyi de hedef alabilir.
Her devrin kendine has bir eleştiri mekanizması vardır. Tarihe mal olmuş ve bugün bildiğimiz bilmediğimiz pek çok insan yaşadıkları dönemlerde ve sonrasında yaptıklarından dolayı farklı tenkitlere maruz kalmıştır.
Siyasetin nasıl ki olmazsa olmazı muhalefet ise, iş yapmakla, hizmet etmekle görevli kurum ya da kişiler içinde eleştiri (tenkit) aynı anlama gelir.
Atalarımız ne güzel söylemiş “meyve veren ağaç taşlanır” diye. Ülkemizde yapıcı muhalefet yapma kültürümüz olmadığı gibi olumlu ya da gerektiği yerde haklı eleştiriyi de çoğu zaman becerememekteyiz.
Beğenmediğimiz bir eylemi ve davranışı yapanın yüzüne eleştirel olarak söylemektense köşe başlarında, çarşıda, pazarda, kahveköşelerinde, pastane, meyhane köşelerinde çözüm merci olmayanlarla işin dedikodusunu yapmak daha kolayımıza geliyor.
Çocuğumuzun okuduğu okuldan, muayeneye gittiğimiz hastane veya sağlık ocağından, telefon hizmet sağlayıcımızdan, oy verdiğimiz siyasi partiden memnun olmayabiliriz.
Bizde memnuniyetsizlik hissi uyandırmaya neden olacak onlarca etmen olabilir. Örneğin; hizmetinden memnun olmadığımız yaşadığımız kentin belediyesine ait beyaz masasına bir dilekçe vererek veya ilgili mail adresine e mail atarak ya da telefon ederek şikâyetimizi dile getirmek, yaşadığımız memnuniyetsizliğe karşı eleştirimizi direkt muhataplarına ileterek çözüm aramaktansasitemimizi, çözüm mercii olmayan birilerine (tenkit ederek) eleştirmeyi marifet sayarız.
Yunus Emre “Hiç hata yapmayan insan hiçbir şey yapmayan insandır. Ve hayatta en büyük hata, kendini hatasız sanmaktır” der. Hiçbir şey yapmayan kurum ya da insan elbette hata da yapmaz. Konjüktör, şartlar, durum göz önünde bulundurularak eleştiriler vicdan ölçüsünde yapılmalı.
Eleştiri (tenkit) hedefindeki kurumlar ve insanlar eleştirilmekten korkamamalıdır. Eleştiriden dolayı alınmamalı ve motivasyonlarıve şevkleri kırılmamalıdır. Aşkla ve şevkle devam etmeli çalışmaya.
8. Cumhurbaşkanımız Rahmetli Turgut Özal Beyin deyimi ile“Halka hizmetin Hakka hizmet” olduğu asla unutulmalıdır.
Eleştiriler vicdan ölçüsünde yapılmalı. Her eleştiriye açık olmak büyük erdem gerektirir. Hiçbir insan olumlu da olsa eleştiriyi hazmedemez ve eleştirilmekten hoşlanmaz. Ayrıca olumsuz ve haksız eleştiri kurum çalışanlarının, bireylerin motivasyonunu olumsuz olarak etkiler.
Belki eleştiriyi en iyi anlatan örnek şu olsa gerek;
Bir ressam en ünlü tablosunu şehrin en işlek meydanına yanında kırmızı boya ve bir fırça ile koyar.
Yanına da şöyle bir not iliştirir.
"Resimdeki hatalı gördüğünüz yerlerin üzerini çizin."
Ertesi gün tüm tuval gelincik tarlası gibi kırmızıya boyanmıştır.
Her yeri işaretli tablosunu oradan alır.
Belli bir zaman sonra bu defa en kötü tablosunu ve tüm boya paletini koyar.
Yanına da "Hatalı gördüğünüz yerleri düzeltin." Notunu iliştirir.
Tablo haftalarca meydanda durur fakat tek bir çizik bile yoktur.
Görüldüğü gibi yapılan bir işe kusur kolay, çözüm yolu göstermek ise zor, çoğu zaman ise imkânsızdır.
Son söz olarak;
Hiçbir şey yapmayan insan elbette hata da yapmaz. Dolayısı ile eleştirecek bir şeyi de olmaz. Bir işletmede veya kurumdainsanlara hizmet ediliyor iş yapılıyorsa mutlaka bazı eksikliler olabilir ve meslek kusurları meydana gelebilir. Kusursuz kişi ya da kurum yoktu. Kişi ve kuruluşlar; her zaman kusuru en aza indirmek, azami memnuniyet hedefi ile hareket etmelidir…
Emeğinize sağlık keyifle takip ediyoruz yazılarınızı hocam