GİRİŞ:
Enerji, yüzyıllardır devletlerin uğrunda mücadele verdiği önemli bir güçtür. Yirmibirinci yüzyılın başında itibaren bu süreç ivmelenerek daha da göz önüne çıkmıştır.
Enerjinin dünya üzerindeki devletler açısından öneminin anlaşılması ve bunun en somut bir gaye olarak dış politikalarında yer alması da çok yeni olan bir şey değildir. Ancak en basitinden bu amacın tarihini, 20. ve 21. yüzyıllar içerisine sıkıştırmak mümkündür.
Tarihsel perspektifte inceleme yapıldığında; savaşların genellikle hammadde ve enerji kaynakları ile bunların bulunduğu bölgeler üzerinde veya civarında meydana gelen farklı mücadelelerin sonucunda ortaya çıktığı görülmektedir.
20. yüzyılın başında kömür üzerine verilen mücadele, 21. yüzyılın özellikle ikinci yarısında yerini petrole bırakmış ve dünya üzerinde pek çok görünen veya görünmeyen petrol savaşı yaşanmıştır. Petrol üzerine yapılan sıcak savaşların ve çatışmaların yanında, büyük güçler tarafından soğuk savaşların da meydana gelmesine neden olmuştur.
20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren ise petrolün yerine, devletlerin uğrunda mücadele edecekleri bir yeni bir enerji kaynağı daha ikame edilmiştir. Bu enerji kaynağı da doğalgazdır. Doğalgaz kullanımı itibariyle hem kömürden hem de petrolden çok daha kolaydır. Diğer enerji kaynaklarına göre çok daha temiz olan ve çevreye kirlilik yaymayan doğalgaz, devletler için önemli bir enerji kaynağı haline gelmiştir.
Enerjinin çağdaş uluslararası sistemdeki yeri ve insanların gündelik yaşamındaki önemi çok büyüktür. İnsanların evlerindeki kullandıkları elektrikten, sokaklarda kullandıkları arabaya kadar hepsi için enerji gerekmektedir. Dünyamız üzerindeki enerji talebini çok fazla arttırmıştır. Ancak talep ve arz arasındaki dengesizlik bu enerjinin paylaşımı konusunda bazı sorunlara neden olmaktadır.
Talep ve arz arasında yaşanan dengesizliğin en önemli ürünleri ise yine petrol, doğalgaz ve kömürdür. 2023 yılında bile bu üç enerji kaynağı, dünya enerji talebinin %80’ini karşılamaktadır.
Enerji üzerindeki bir başka paradoks da şudur: sayılan üç enerji kaynağı olan petrol, doğalgaz ve kömür yerel enerji kaynakları arasında yerini almışken, bu kaynakların talep boyutuna bakıldığında, talebin global bir çapta geldiğini görmek mümkündür. Buna bir de özellikle küresel enerji piyasasının yaşadığı doğalgaz ve petrol kıtlığını da eklersek durumun ne kadar vahim bir hale geldiğini anlamak çok da zor olmayacaktır.
Çünkü enerji, üzerine yaşanan ve tüm dünyaya yaşatılan mücadele sadece enerji kaynağı bakımından değil, bütün enerji piyasaları üzerindeki hakimiyet ve kontrol mekanizmaları üzerine yaşanan bir mücadeledir.
Enerji üzerinde yaşanan bu mücadeleler ve dünyada bulunan enerjinin az ama talebinin çok olması enerji güvenliği konusunu ön plana çıkarmıştır. Özellikle 2001 yılından sonra yaşanan enerji krizleri ve incelenen konu bazında doğalgaz krizleri devletlerin enerji elde edebilmek için güvenlik paradigmaları oluşturmalarına neden olmuştur.
Çünkü günümüzde enerjinin güvenliği ile devletlerin güvenliği arasında yüksek oranda bir bağlantı bulunmaktadır. Enerji güvenliği de hem arz konusunda hem miktar konusunda hem de fiyat konusunda her boyutta kendisini yoğun bir şekilde göstermektedir ve enerji krizlerinin yaşanmaya devam etmesi ile beraber göstermeye devam edecektir.
Bu tür krizlerden en çok etkilenenler; zengin, sanayisi enerjiye yoğun oranda bağlı ve sanayisi iyi bir şekilde işleyen devletleri etkilemektedir. Bu oluşumların en başında da Avrupa Birliği gibi oluşumlar yer almaktadır.
Bütün bu gelişmelerden dolayı enerji güvenliği ülkelerin güvenlik perspektiflerinde, ekonomik ve siyasal amaçlarında büyük bir yer ihtiva etmektedir. “Büyük Güçler” enerji üzerine olan mücadelelerini birbirleri üzerinde değil, diğer topraklar üzerinde uygulamaya koymuşlardır. Diğer devletlerin bu konuda en büyük talihsizlikleri ise enerji kaynaklarının kendi toprakları içerisinde bulunmasından kaynaklanmaktadır.
Doğalgaz Nedir: Doğalgaz yer kabuğunun içindeki fosil kaynaklı bir çeşit yanıcı gaz karışımıdır. Bir petrol türevidir. Yakıt olarak önem sıralamasında ham petrolden sonra ikinci sırayı alır. Doğalgazın büyük bölümü (%70-90'ı), Metan gazı (CH) adı verilen hidrokarbon bileşiğinden oluşur. Diğer bileşenleri; etan (CH), propan (CH), bütan (CH) gazlarıdır. İçeriğinde eser miktarda karbondioksit (CO), azot (N), helyum (He) ve hidrojen sülfür (HS) de bulunur. Doğalgaz konvansiyoneldir ve konvansiyonel olmayan doğalgaz türleri arasında kaya gazı, kum gazı ve kömür gazı bulunur.
Doğal gazın %95 kadarı yakıt olarak kullanıldığından kalori değeri çok önemlidir. Kalori değeri, gazdaki hidrokarbonların oranına bağlıdır ve doğal gazın satışında “1 milyon Btu/1000 ft “ gaz esas alınır.
Doğal gazın kalorifik değeri 33,4-40,9 MJ/m (900-1100 Btu/ft) aralığındadır. 1 mol metan gazı yandığında CO, su ve 891 kJ enerji açığa çıkar.
CH4(g) + 2 O2(g) CO2(g) + 2 H2O(l) + 891 kJ
Doğalgazı oluşturan hidrokarbon bileşikleri, yeraltındaki petrolün de bileşenleridir. Doğalgaz geçmişte petrol üretimi esnasında ortaya çıkan yararsız bir atık olarak görülmüş ve petrol üretim tesislerinde yakılarak uzaklaştırılmıştır. Günümüzde ise değerli ve stratejik bir enerji kaynağı olarak sıklıkla evlerde ve endüstride kullanılmaktadır.
Dünya üzerinde Antarktika dışında tüm kıtalarda doğalgaz üretilmektedir. Rusya, ABD, Kanada ve Hollanda ve İran da önemli doğalgaz üreticileri ülkelerdendir.
Doğalgazı en verimli ve en ucuz taşıma yöntemi boru hattı kullanımıdır. ABD'de büyük bölümü II. Dünya Savaşı sırasında döşenmiş yaklaşık 3,2 milyon km doğalgaz boru hattı vardır.
Bunun yanında doğalgaz basınçlı tanklarda sıvılaştırılmış olarak da taşınabilir. Sıvılaştırılmış doğalgazın (LNG) taşıma sırasında çok yüksek basınç altında ve düşük sıcaklıklarda tutulması zorunluluğu, bu taşıma yöntemini boru hattı yöntemine göre daha verimsiz kılmaktadır.
Doğalgazdan Enerji Elde Etmek: Yanma sonucu oluşan zehirli ve kokusuz karbonmonoksit (CO) gazı bu tip bacaların geçtiği yaşam mahallerine sızabilir. Lodoslu günlerde ve özellikle gece olan CO sızıntılarının sonuçları ölümcül olabilmektedir. Doğal gaz yapısı gereği zehirlenme özelliği olan bir gaz türü değildir. Ancak tam yanmanın oluşmaması halinde, yüksek zehirleyici özeliğe sahip karbonmonoksit gazı oluşur. Çalışılan ortamlarda CO sınır değeri; 30 ppm yani, %0.003’tür.
Karbonmonoksit renksiz ve kokusuz olup, başlangıç aşamasında hissedilmez, kandaki hemoglobin ile hızla birleşerek karboksihemoglobin oluşturur. Solunum halinde, hayati önem taşıyan kandaki oksijeni bloke ederek ani bayılmalara neden olur. Solunum havasında 300 ppm değerinde CO olması halinde 2 saat içerisinde kandaki hemoglobinin %20’si ile birleşir ve iş göremez hale gelinmesine neden olur. Çalışma durumunda veya ağır çalışma durumunda insanın daha fazla solumaya ihtiyacı olacağı için zehirlenme süresi kısalır. Bu oran %60’a ulaştığında ölümcül olur.
Doğal gazın kokulandırılması; Doğal haliyle kokusuz olan doğal gaza, gaz kullanıcılarının herhangi bir gaz kaçağını kolaylıkla fark edebilmesi için koku verici maddeler eklenebilir. Genellikle şebekeye verilen doğal gaza THT (Tetra Hidro Teofen) adı verilen çürük sarımsak kokusunu oluşturan madde katılmaktadır.
Doğal gaz, meskenlerde kullanılan en ucuz enerji çeşitlerinden birisidir. Gerçekte, doğal gaz bir enerji kaynağı olarak elektrikten daha ucuzdur. Mesken kullanımında, doğal gaz sadece ucuz değil, ayrıca birçok kullanım avantajları da vardır. En bilinen avantajları, evi ısıtmadaki ve yemek pişirmedeki avantajlarıdır. Doğal gaz kullanarak pişirmenin birçok yararı vardır. Kolay ısı kontrolü, kendi kendini temizlemesi ve ateşlemesidir.
Ayrıca, elektrikten yarı yarıya, pişirmede daha düşük maliyettir. Birçok aşçı hızlı ısıtma ve ısı kontrolü kabiliyetinden dolayı doğal gazı tercih etmektedir. Ev kullanım oranındaki artmaya rağmen, doğal gazda kullanılan malzemelerin veriminin artmasına bağlı olarak, doğal gaz tüketiminin mevcut hacmi aynı oranda artırılamamıştır.
Modern doğal gaz kazanlarında verim % 90’nın üzerine artırılmıştır. Sadece kullanılan gazın %10 enerjisi kaybolmaktadır. Hatta yoğuşmalı kazan/kombiler de bu verim %110’a kadar çıkmaktadır.
Ev ısıtması haricinde, doğal gaz evin soğutulmasında da kullanılır. Doğal gaz ile klimatizasyon yeni değildir. 1940 ve 1950’lerde kullanılmıştır. Teknoloji ve verimdeki yeni ilerlemelere bağlı olarak, doğal gaz klimatizasyonu popülaritesini artırmıştır. Doğal gaz klimatizasyon cihazları, elektrikli cihazlardan daha pahalı olmasına rağmen, daha verimlidir ve daha az bakım istemektedir.
Doğalgazlı klima sisteminin teorisiyse; Absorbsiyonlu su soğutma düşük sıcaklıkta suyun kaynatılması, diğer ifade ile "evaporasyonu" sayesinde alçak enerji seviyesindeki kaynağın ısısının alınması esasına dayanır.
2000 yılı öncesine kadar soğutucu cihaz seçimi, sonucu önceden tahmin edilecek şekilde, piston kompresörlü veya santrifüj kompresörlü; hava veya su soğutmalı kondenserli olarak yapılıyordu. Bu grupların tamamının enerji kaynağı elektrik, soğutucu gazları CFC veya HCFC bileşenli FREON gazlarıydı.
Modern mesken klimatizasyon cihazları eskilere göre %30 daha az enerji kullanmakta ve çok az bir bakımla 20 yıllık bir çalışma ömrüne sahip olmaktadır. Doğal gaz aletlerinin popülaritesi, verimlilikleri ve fiyat etkisi nedeniyle artmıştır. Birçok gazla güçlendirilmiş aletin bedeli, elektrikli benzerlerinden daha pahalı olmasına rağmen, daha ucuz kullanımı, daha uzun ömrü ve daha az bakım gerektirmesi nedeniyle tercih edilmektedir. Doğal gaz cihazlarına bir kaç örnek vermek gerekirse, barbeküler, yüzme havuzu ve jakuzi ısıtıcıları, elbise kurutucuları ve sokak lambalarıdır. Bütün bu cihazlar, elektrik ve diğer yakıtlara göre, güvenlik, verimlilik ve ekonomiklik sağlamaktadır.
Doğalgaz yakıt hücreleri ve mikro tribünler kullanılarak, elektrik dağıtıcılarından bağımsız ve gerektiği kadar elektriğin üretilmesini sağlanmaktadır. Bu teknoloji, hala gelişim aşamasında olmasına rağmen, mesken ihtiyacı için, bağımsız, güvenilir, verimli ve çevre dostu olabilme imkanı sağlamaktadır.
İlk doğal gaz yakıt hücresi, Temmuz 1998’de NewYork’da bir evde kullanılmaya başlanmıştır. Sistem, evin doğalgaz hattına yakıt ihtiyacını karşılamak üzere bağlanmış ve şu an herhangi bir elektrik hattından tamamen bağımsız olarak çalışmaktadır. Elektrik santralinden eve kadar çekilen elektrik hattında önemli miktarda kayıp enerji oluşmaktadır. Fakat elektrik jeneratörlerinde yüksek enerji verimliliği bulunmakta ve mesken sakinleri için tasarruf sağlamaktadır.
Doğal Gazın Oluşumu: Doğal gaz, organik maddelerin yeryüzünün alt katmanlarında milyonlarca yıldır süregelen kimyasal ayrışması sonucunda oluşmuştur. Yer altından çıkarılan doğal gazın gaz kullanıcıya ulaştırılabilmesi için önce arındırma, bileşenlerinden ayırma işlemi gerçekleştirilir. Ardından gazın büyük hacimlerde taşınmasına yardımcı olan kompresör istasyonları vasıtasıyla dağıtım şirketlerine ve sonrasında tüketicilere ulaştırılır. Doğal gazın yanabilmesi için hava ile %5-15 arasında karışım yapması gerekmektedir. Karışım oranı bu oranın altında ya da üstünde olursa doğal gaz yanma işlemini gerçekleştiremez.
EN İYİ YANMA KARIŞIMI; %9 DOĞAL GAZ, %91 HAVADIR.
Doğal gazın tutuşma sıcaklığı (590ºC - 650ºC), sıvılaşma noktası (-163 ºC), üst ısıl değeri 9.155 kcal/m³’tür. Kükürtlü bileşikler içermediğinden dolayı, yanma sonucunda kükürt oksit gibi zehirli atıklar oluşturmaz. Uygun yanma şartları oluşmaz veya tam yanma gerçekleşmez ise çok düşük miktarda karbon monoksit ve azot oksitler oluşur. Tam yanma anında mavi mat bir alev oluşmasının sebebi ise doğal gazın içerisindeki karbon miktarının az oluşudur. Gazların hava ile kolay karışabilmesinin nedeni, homojen bir yapıya sahip olmalarıdır.
Dünyada Doğalgaz ve Tarihçesi: Doğalgaz ne olduğu anlaşılmadan önce insanlara gizemli bir olay gibi görünmüştür. Yeraltındaki gaz sızıntılarının, örneğin şimşek çakması nedeniyle yanmaya başlamasını pek çok medeniyet hayret ve şaşkınlıkla karşılamış ve bu olaylar, yerin derinliklerinden yaratılan bir işaret kabul edilerek pek çok batıl inancın kökü olmuştur.
Bu tip alevlerin en meşhur olanı antik Yunanistan’daki Parnasus dağında (M.Ö. 1000 dolayları) bir çoban tarafından görülmüş ve bunun bir kehanet olduğu düşünülerek alevin oluştuğu yere bir mabet yapılmıştır. Mabette Delhi Kahini olarak bilinen bir kadın papaz oturur ve alevden yayılan kehanetleri bildirirdi. Bu gibi alev kaynakları Hindistan, Yunanistan ve Eski İran inançlarında doğaüstü güçler olarak kabul edilmiştir.
Tarihsel kaynaklar doğalgazın ilk kez M.Ö. 900 yıllarında Çin’de kullanıldığını göstermektedir. 1790’da İngiltere’de kullanıldığı, 1816 yılında A.B.D’ de kullanıldığı bilinmektedir. İlk doğal gaz boru hattı 1891’de A.B.D’ de inşa edilmiştir.
Boru hattı taşımacılığıyla birlikte 1920’lerde artan doğalgaz kullanımı, II. Dünya Savaşı'ndan sonra daha da gelişti.
II. Dünya savaşından sonra ve özellikle 1973 Petrol Krizi'nin ardından tüm dünya da doğal gaz iletim şebekeleri güçlendirilerek yaygın kullanıma geçilmiştir.
Doğalgaz enerji üretim sektöründe ilk kez Amerika'da kullanılmaya başladı. 1950'li yıllarda doğalgazı Dünya'da enerji tüketimindeki oranı %10'u geçmiyordu. Günümüzde ise enerji tüketiminin %24'ü doğalgazla karşılanmaktadır.
Dünyada bilinen doğalgaz rezervlerinin yaklaşık 70 yıllık ömrü olduğu tahmin edilmektedir. Bilinen doğalgaz rezervleri petrol rezervlerine eşdeğerdir.
Günümüzde sanayi sektörünün giderek büyümesi, doğal gazın çevreci, güvenli ve ekonomik oluşu nedeniyle, doğal gazın önemi de giderek artmaktadır.
Sera gazı emisyonları artıyor, bu da 2050 Senaryosuna göre Net Sıfır Emisyonda görülen düşüşe ulaşmayı zorlaştırıyor.
Petrol ve gaz endüstrisini 2050 yılına kadar Net Sıfır Emisyon Senaryosuyla uyumlu hale getirmek için daha fazla çabaya ihtiyaç vardır.
Petrol ve doğal gaz şu anda küresel enerji talebinin yarısından fazlasını karşılamaktadır.
2050 yılına kadar “Net Sıfır Emisyon Senaryosunda”, petrol ve gaz talebi 2030 yılına kadar yaklaşık %15 düşerken, petrol ve gaz arzından kaynaklanan emisyonlar neredeyse %55 oranında düşmektedir.
Petrol ve doğal gaz tedarik zincirlerinden metan havalandırmasını ve sızıntılarını sınırlamak ve acil olmayan tüm alevlenmeleri ortadan kaldırmak, emisyon azaltımlarını yönlendirmek için gereken iki merkezi unsurdur. Bunu yapmak için çeşitli köklü teknolojiler mevcuttur ve son zamanlarda, örneğin havadan ve uydu izlemeyi kullanarak sızıntıların zamanında tespit edilmesini ve ölçülmesini iyileştirmek için büyük ilerlemeler kaydedilmiştir.
Hükümetlerin koordineli eylemlerinin yanı sıra, sanayi ve yatırım topluluğunun hızlı kesintileri teşvik etmede ve azaltma çabalarını ilerletmede önemli rolleri vardır. Petrol ve gaz endüstrisi sonuçları, çözümleri ve en iyi uygulamaları paylaşmalıdır. Yatırımcıların emisyon azaltma fırsatlarına finansal desteği, özellikle gelişmekte olan pazarlarda ve gelişmekte olan ekonomilerde önemli olacaktır.
Metan emisyonlarına ve alevlenmeye ek olarak, petrol ve gaz tedarik zincirlerinin enerji yoğun unsurları oldukları için proses operasyonlarından ve rafinajdan kaynaklanan emisyonlar da önemlidir. Değer zinciri boyunca daha fazla emisyon azaltımı sağlamak için operasyonların elektriklendirilmesi, şebeke veya dağıtılmış düşük karbonlu kaynakların kullanılması, tesislerin karbon yakalama depolama ve kullanımı ile donatılması ve mevcut tüm enerji verimliliği önlemlerinin uygulanması gerekecektir.
ÖZETLE;
Küresel iklim krizi enerjide önemli bir değişimi zorunlu kıldı. 2015 yılında imzalanan Paris İklim Anlaşması ile ülkeler karbon emisyonlarını azaltmak için yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarını kullanımını da artırmak zorunda. Türkiye’mizde bu noktada kendisine “2053’te net sıfır emisyon” hedefi koymuş durumda.
Bu perspektiften bakıldığında; yakın gelecekte yenilenebilir enerji kaynakları hem ülkemizde hem de dünya için daha fazla önemli bir hal almış durumda.
Türkiye’mizin ise 2022 yılı Kasım ayı sonu itibarıyla enerjisinin; %30,5’i hidrolik enerji, %24,4’ü doğal gaz, %21,1’i kömür, %11,0’ı rüzgâr, %9’u güneş, %1,6’sını ise jeotermalden üretmektedir.
2053 yılına kadar yerli doğalgaz potansiyellini gün yüzüne çıkartılarak, ürettiğimiz elektrik ve enerji için bu potansiyeli kullanmamız birinci önceliğimiz olması gerekmektedir. Yirmibirinci yüzyılda birinci kural “enerjinin gücünü” elinde bulundurmaktır.
Daha iyi yarılarımız için ihtiyacımızın kadar, hatta daha fazla enerjiyi; yerli ve milli olarak üretmemiz devletimizin ilk sıradaki önceliği olması gerekmektedir.
Geçmiş dönemlerde “Denizlere hakim olan dünyaya hakim olur” düşüncesi artık “Enerjiye hakim olan dünyaya hakim olur” türünden bir okumaya dönüşmüştür, ifadesi kullanılırsa çok da iddialı bir söylem, yaratmasa gerektirir.
“EN UCUZ ENERJİ, TASARRUF EDİLEN ENERJİDİR.” tüm toplumumuza bu bilinci yaymamız ve buna göre yaşantısını sürdürmesini sağlamamız gerekmektedir.
(Magic Mechanic Meetings yazı dizisi devam edecek…)
KAYNAKÇA:
1-) Doğal gaz tesisatlarının geriye dönük kontrolü ve doğal gaz tesisatlarında alınması gerekli emniyet tedbirleri
http://www1.mmo.org.tr/resimler/dosya_ekler/a2e3ab9f8459559_ek.pdf?dergi=1148
2-) Doğalgaz ve lpg’nin kullanım alanları, dünyadaki ve türkiye’deki rezerv, üretim ve tüketim miktarı ve taşıtlarda kullanımı
https://polen.itu.edu.tr:8443/server/api/core/bitstreams/6825e618-b7a0-413c-bb56-fd45c5a91606/content
3-) Doğalgaz
https://tr.wikipedia.org/wiki/Do%C4%9Falgaz
4-) Doğalgaz
https://tr.wikipedia.org/wiki/Do%C4%9Falgaz
5-) Doğal Gaz (natural gas)
http://bilsenbesergil.blogspot.com/p/6-dogal-gaz.html
6-) Yeni enerji sistemi için Çin çoktan harekete geçti
7-) Doğalgazla çalışan klima sistemleri
https://www.aksunyapi.com/dogalgazhizzmetlerimiz.html
Semih ÇALAPKULU
Makina Mühendisi
Semih ÇALAPKULU hakkında;
2002 yılında, Fırat Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makina Mühendisliği bölümü mezun olup, Makina Mühendisi lisans programını tamamlamıştır.
Evli, Dilara ve Furkan isimli iki çocuğu var.
Meslek hayatına sırasıyla; Aydın Grup, Ciner Grup ve 2006 yılından itibaren Kuzu Grup’ta Mekanik Grup Şefi olarak, çalışma hayatına devam etmektedir.
Kuzu Grup, 1943’ten bu yana 500’ün üzerinde projeye imza atarak, 100.000’den fazla konut, hastane, okul, avm, arıtma tesisleri vs. teslim etmiştir.
18 yıllık Kuzu Grubundaki çalışma hayatında; İnşaat sektöründe, toplamda 12.000 adet konutta, okul, otel, avm ve hastane işlerinin bulunduğu 15 adet ayrı projenin farklı zaman dilimlerinde yer alma şansı almıştır.
Güncel olarak, SeaPearl Ataköy Hastane Projesinde görev almaktadır.
2019 yılından itibaren; teknik yazıları, teknik makaleleri ve serbest yazıları 60’ı aşkın yerden yayınlanmıştır.
Bunların bir kısmı: MMO, TTMD, TESYÖN, MTMD, MÜKAD, İnşaat Yatırım Dergisi, Sanayi Gazetesi, Sektörüm Dergisi, Mechanic Dergisi, Termoklima Dergisi, İnşaat Tedariği Dergisi, Enerji ve Tesisat, Medya Siirt, Baret Dergisi, Akıllı Binam, DTK, Ankaranın Sesi, ST Endüstri Dergileri, Mühendistan, Termodinamik Dergisi, Birleşim Dergisi, İlkses Gazetesi, Siirt Gazetesi, ESSİAD, TMMOB Dergileri, Mühendis Beyinler, ZeroBuild Journal, Sektörel Yayıncılık, İnşaat Dünyası, İnşaport, Doğa Yayın, Hvac360, Emlak Kulisi, ST Endüstri Dergileri, B2B Dergileri’dir.
2020 yılından itibaren, ZeroBuild’te yönetim sekretaryası içinde olup, ZeroBuild Summit’te Makina Mühendisleri Ağı Lideri olarak faaliyetlerini yürütmektedir.
2021 yılından itibaren, Fırat Üniversitesi Makina Mühendisliği Danışman Kurulu üyesidir.
2022 yılında kurulan, Uluslararası Tesis Yöneticileri Derneği’nde kurucu üyesidir.
2022 yılından itibaren, TESYÖN Yönetim Kurulu üyesidir.
Yirmi seneyi aşkın sürede; inşaat sektörü başta olmak üzere, maden sektörü, prosesler, petrokimya tesisleri, üretim başta olmak üzere birçok alanda çalışarak, ilgili sektörlerde tecrübe sahibi olmuştur.