Ali Fikret ÇALAPKULU (1950-2020)
Güle güle ilk kahramanım.
Yaşamın boyunca etrafında gördüklerine inat, kararlılıkla elinden bırakmadığın alçakgönüllülük bayrağını taşımak boynumun borcu olacak, ‘çürümeye’ karşı dik durabilme adına. Elveda babam…
(28 Kasım 2020 – 28 Kasım 2022) tam iki yıl oldu.
Her ölüm çok erken, her yaşanmışlık çok noksan, her özlem çok derinmiş. İnsan yaşadıkça anlıyormuş. Naçizane tavsiyem odur ki; yaşarken sevdiklerinizin kıymetini bilin, bolca anı bırakın.. Bırakmadığınız takdirde, sonra çok “keşkeleriniz”olacaktır.
Orhan Pamuk ne kadar güzel betimlemiş;
Her erkeğin ölümü, babasının ölümüyle başlarmış.
“Hiç umulmadık bir sabahın ilk saatlerinde birden gidiverdi karanlığa babam.
Ne bir elveda, ne bir göz göze geliş, ne bir dokunuş.
Hiçbir şey. Aniden bir boşluk ve ölüm.
Hayat bunu da gösterdi bana..
Babanın oğluna öğrettiği son şeyin babasızlık olduğunu da…”
Babayı kaybetmek demek, sizin için akan bir dua pınarının kuruması demektir.
Babanın ölmesi, yüzünüz sabunluyken gözünüzü açmaya benzer” der, (Cemal Süreyya).
Gözünüz yanar, içiniz de yanar ve sonra karnınıza bir ağrı girer. Nefes almakta zorlanırsınız. Ağlamak istersiniz. Bir-iki hıçkırık sesi çıkar gözünüz yaşlıyken. Yavaş yavaş boğulma hissiyle beraber boşluk, karanlık ve ölümü anlarsınız tüm organlarınıza kadar. Tüm benliğinizle, hissiyatınız tekrar tekrar anılara götürür..
Artık, telefonlarınıza çıkmayacak bir sesi kaybetmişsinizdir. Hâlâ bu yaşlarda, “oğlum dikkatli giyin, hava epey soğuk” diyecek, yaşamınızdaki en şefkatli ve içten bir erkek sesini esirgeyecek hayata öfke kusarsınız giderek. Zira ölüm karanlıktır, babanın ölümü kapkaranlıktır. Babanın oğluna öğrettiği son şeyin, ilelebet babasızlık olduğunu anlarsınız son tahlilde.
Çocukluğumdan beri gözlemlediğim tüm olgular, bilinçaltıma sirayet edip, beni ben olmamı sağladı. “Baba çınar gibidir. Meyvesi olmasa da gölgesi yeter.” derler, hakikaten de öyleymiş.
Rahmetli babamızın, 1968 yılında, o zaman ki adıyla; T.C. Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Eczacılık Fakültesi kimya laboratuvarından bir resim karesi…
(Resim: GAZİ ÜNİVERSİTESİ, YIL 1968)
Rahmetli babamızın, 1973 yılında, eczanemizden çekilmiş bir resim karesi..
Cumhuriyetimizin 100.yılını kutlamaya hazırlanırken, sağlık sektöründe 50.yılını kutlayan bir çınar misali.
(Resim: ÇALAPKULU ECZANESİ, YIL 1973)
Günümüze ışık tutma anlamında, atalarımızdan kalmış ne anlamlı atasözlerimiz var; “Baba rızık kapısıdır açmasını bilene, anne cennet kapısıdır girmesini bilene, kardeş gönül aynasıdır bakmasını bilene, evlat deniz suyudur ne içilir ne vazgeçilir.”
“Allahım! .. İşte bugün,
Şu zavallı ömrümün
En matemli bir günü.
Elim böğrümde kaldım,
Ben bugün haber aldım:
Babamın öldüğünü.
Bitti hayatın tadı,
Bu haber bırakmadı,
Dudağımda tebessüm.
Kalbim oyuldu yer yer,
Aman Yarabbi, meğer
Ne acıklı imiş ölüm
(Sabahattin Ali) ”
“Babanın yokluğu eksi kırk derecedeki soğuk hava kadar soğukmuş. İnsanın babası ölünce hiçbir şey içini ısıtmaya yetmiyor.” diye ifade eder yazar. Yaşayan biri olarak, hakikaten de öyleymiş..
(28 Kasım 2020 - 28 Kasım 2022) Saygıdeğer babacığımızısonsuzluğa uğurlamamın üzerinden tam iki yıl geçti.
Sevgili babacığımızı;
Hüdam gani gani rahmet etsin.
Allah’ım (c.c.) kabrini nuruyla, nurlandırsın.
Seni sevgili peygamber efendimiz, Hz. Muhammed’e ve ilmin kapısı Hz. Ali’ye komşu eylesin.
Nurlar içinde yat, canperemiz.
Allah (c.c.) merhametiyle muamele etsin.
Rabbim, mekânını Cennet eylesin, saygıdeğer sevgili atamız.
Kıymetli Canım Babamız/Dedemiz, seni çok seviyoruz. (28 Kasım 2022)
Semih ÇALAPKULU